Küçük yaştaki bir kızın babasının öldürülmesiyle başlayan ve aradan 11 yıl geçmesinden sonra, bunun intikamını almak istemesiyle başlayan new mexico dolaylarında geçen bir western filmi.

Temple Grandin, otistik bilimkadınının hayat hikayesiyle umut verirken, Claire Danes’e bir Emmy ve bir Altın Küre getirdi. Temple Grandin, adını taşıyan TV filmi başlar başlamaz karşımıza çıkıyor ve “Merhaba, ben Temple Grandin’im!” diye kendini tanıtıyor. Biraz tedirgin, fazlasıyla heyecanlı, tıpkı kahramanın kendisi gibi. Temple hep sorunlu bir çocuk olmuş. Daha otizm kelimesi yeni yeni telaffuz edilirken hastalığının yalnızca kendisinin değil, çevresindekilerin de hayatını zorlaştırdığı bir çocukluk geçirmiş. Dört yaşına kadar konuşamamış. Okula gittiğinde uyum sağlayamamış. Çünkü, annesinin de dediği gibi, diğerlerinden bir eksiği yok, ama onlardan farklı. Mick Jackson’ın abartıdan uzak filminin iyi bir hikayenin yanısıra, çok yararlı bir dersi de var. Benzer durumdaki ailelere, çocuklarından vazgeçmemelerini salık veriyor: boş umutlara kapılmak için değil, olabileceğin en iyisine ulaşabilmek için. Emmy’li ve Altın Küre’li, harikulade Claire Danes, oyuncu kadrosunun başını çekiyor ama Profesör Craddock’ta yıllardır kadri kıymeti bilinmemiş çok iyi oyuncu David Strathairn, annede Julia Ormond ve Ann Teyze’de Catherine O’Hara da birinci sınıf performanslar sunuyorlar.

David Burke müşterileri arasında aşçıların ve annelerin de olduğu ot satıcısıdır. Belirli nedenlerden dolayı göze batmamayı tercih eden David aynı yerde yaşadığı gençlere yardım etmeye çalışınca hiçbir iyiliğin cezasız kalmayacağını öğrenir. Zulasını ve parasını çalan gençler yüzünden David tedarikçisi Brad’e borçlanır. David büyük bir iş yapmak zorundadır ve Brad’in Meksika’dan gelen mallarını almak zorunda kalır. Komşuları alaycı striptizci Rose, özenti müşterisi Kenny ve zeki bir genç kız olan Casey’nin de yardımıyla mükemmel bir plan yapar. Sahte bir eş, iki sahte çocukla Miller ailesi Dört Temmuz hafta sonu için güney sınırına doğru yola koyulur.

2. sınıf lise öğrencisi Kodaka Hasegawa yaklaşık bir ay önce yeni okuluna nakil olmuştur ama yine de hiç arkadaşı yoktur. Kodaka Hasegawa Japon bir baba ve İngiliz bir anneden doğmuştur. Görünümü nedeniyle, insanlar onun sorunlu bir çocuk olduğunu düşünmektedir.Bir gün, Kodaka Hasegawa sınıf arkadaşı Yozora Mikazuki'nin keyifle kendi kendine konuştuğunu görür. Kodaka Hasegawa nasıl arkadaş edinebileceği hakkında onunla görüşür. Arkadaş edinmek için, Yozora Mikazuki Komşu Kulübü kurmaya karar verir ve Kodaka kulübe kayıt olmak zorunda kalır. Kısa süre sonra diğer öğrenciler de Komşu Kulübü'ne kayıt olmaya başlar.

Tahran dışında, kaçak Afgan mültecileri çalıştıran küçük bir kaçak fabrika. Yakınlarında, bu mültecilerle ailelerine yuva olmuş gecekondular, teneke mahalleleri… Genç İranlı işçi Sabır, eski asker, yeni kaçak işçi Abdülselam’ın kızı Maruna ile gizlice buluşuyor. Birbirlerine verebilecekleri o kadar az şey varken, yine de âşık oluyorlar; bu işin sonu hiç de belli olmasa da… Afganistan’ın Oscar’a aday gönderdiği bu dokunaklı ilk film, gerçek olaylardan esinleniyor. “Afganistan’daki uzun süreli yıkıcı Sovyet işgali birçok Afganı sürgüne zorladı. Kaçanların çoğu İran veya Pakistan’a sığındı. Bu mülteciler toplumsal konumları da dahil sahip oldukları birçok şeyi kaybetseler de, onurlarını hiç kaybetmediler. Ailemle ben de bir süre önce İran’da mülteciydik; çocukluğumuz ve ilk gençliğimiz orada geçti. Kardeşim Nevit’le birlikte âşık olduğumuz sinema, bize umut ışığı ve kaçış yolu oldu.

Film yetişkinler için uygundur. 4 farklı erotik hikayenin konu alındığı filmde her bir macera şehvet ve tutku kokuyor…

Joon Ki, bir lisede popüler bir öğretmendir. Öğrencisi Young Eun ona içten içe duygular beslemektedir. Joon Ki'nin kalbi de Young Eun'un duygularına karşılık verir, ama o ne olursa olsun duygularını bastırmaya kararlıdır. Young Eun ise Joon Ki' nin karısı Seo-Yeon dahil olmak üzere Joon Ki' nin çevresindekilere yakınlaşmaya başlar.

Evlilik yıldönümlerini kutlamak üzere evine dönen adam, karısını aşığıyla uygunsuz bir vaziyette yakalar. Onları öldürüp, öldürmeyeceğine karar verme sürecindeyken, hemen tabancasını kapıp karısına ve gitmesine müsade etmediği onun aşağılanmış, çıplak sevgilisine doğrultur. Yaşanmış bir olaydan esinlenen film, New Orleans'ın dayanılmaz kavurucu sıcağında ve 1 günlük zaman zarfında gerçekleşiyor.

Harley, Ilya’ya delice aşıktır. Onun da, pek ifade edemese de, kendisini aynı şekilde sevdiğinden emindir. İkisi de uyuşturucu bağımlısıdır ve New York’ta Heavy Metal’cilerin arasında takılırlar. Vakitlerini birbirleriyle didişerek, tartışarak ve bir yandan etrafı talan ederken bir yandan da ihtiyaçlarını karşılayacak parayı bulmaya çalışarak geçirirler. Holmes’un kendi hayat hikayesinden yola çıkan senaryo, Safdie Kardeşler ve Ronald Bronstein tarafından yazılmış. Sean Price Williams’ın grenli görüntüleri bizi New York’a başka bir açıdan bakmaya, çocukların bulanık ve belirsiz bakış açısını edinmeye çağırıyor. Safdie Kardeşler’in belki de en zorlayıcı ama en yoğun filmi olan Yalnız Cennet Bilir çoğunlukla profesyonel olmayan oyuncuların canlandırdığı karakterler aracılığıyla bizi rollerin karmaşıklığıyla baş başa bırakıyor. Film çılgın aşkın, bir Cassavetes filmi gerçekliğinin ve Garrel melankolisinin sarmaladığı tuhaf bir dünyaya açılıyor.

Film kırsal bir bölgede yaşayan,yoksul bir aileye mensup Trishna adlı kızın İngiliz bir iş adamı olan Jay'le olan ilşkisini ve aşkını anlatıyor.Başlarda çok güzel giden ilişkileri daha sonra sekteye uğruyor,Jay'in sapıkça fantazileri Trishna'yı bu ilişkiyi sorgulamaya itiyor.

Kevin Kline, Scott Glenn, Kevin Costner ve Danny Glover, bu filmde uyuşuk Silverado kasabasına yolları düşen dört sıradışı kahramanı canlandırıyorlar. Kasabanın kanunsuz şerifi ve haydutların başı, ailelerini ve arkadaşlarını tehdit etmektedir. Dört kovboyun yakınlarını kurtarmak için önce birbirlerini hapisten çıkarmaları, sonra da gerçek dostlarının kim olduğunu öğrenmeleri gerekmektedir.Lawrence Kasdan`ın modern bir klasik sayılan bu westerninin yenilenmiş versiyonu. Birbirlerine hiç benzemeyen dört yabancı, kötülükler kralı haline gelmiş Şerif ve çetesini devirmek üzere bir araya gelir.

Andin Drake Doremus’un filminde Felicity Jones, evinde yaşadığı ailenin babasıyla ilişkisi olan bir öğrenciyi canlandırıyor. ŠAmerika'ya değişim programı öğrencisi olarak gelen genç bir kız Sophie, New York banliyölerinden birinde, bir aile yanına yerleşir. Bu yeni ülke ve topluma uyum sağlamak Sophie için ciddi bir mücadele olsa da, aynı zamanda yanına yerleştiği ailenin de ona uyum sağlama süreci bir dizi altüst oluşu beraberinde getirecektir.