Buenos Aires’li bir genç anne, seks kadını olarak iş buluyor ve onu korumak zorunda olduğu yasalarla yaşamak için mücadele ediyor.

Dünya üzerine hızla yaklaşan bir astreoid dünyaya çarpar. Bu sırada bir kızada çarpan astreoid onu yaratığa dönüştürür. Kızı bu şekilde gören ajanlar onu canavarların bulunduğu gizli bir hapishaneye kapatırlar. Dünya üzerine düşen astreoid sadece bu kıza zarar vermemiştir. İnsanlar teker teker canavara dönüşmekte ve dünya içinden çıkılmaz bir hale gelmektedir. Ajanların tek çareleri onları yok edebilmek için bu canavarlardan yardım istemektir...

Charlotte , doktor olan sevgilisi ile ilişkileri artık yürüyemez bir hal alır ve birlikte yaşayan sevgililer charlotte nin eşyalarını toplayın evden ayrılmasıyla son bulur. charlotte kendisine yeni bir hayat kurmak ister ve yeni bir daireye taşınır. bu yenie apartman dairesinde komşusu Travesti olan Veronica ile tanışır. oda kenisi gibi aynı sorunlardan dertli aynı düşüncede birisidir. ikisi arasında sıradışı bir arkadaşlık başlar.

Hapishaneden kaçan bir mahkumun, eski kız arkadaşını görmeye gideceğine inanan iki yaman dedektif, kızın dairesini izlemeye başlarlar. Dedektiflerimizden biri gözetim altındaki bu bayandan bir hayli etkilenince, sadece kariyerlerini değil yaşamlarını da tehlikeye attıkları olaylar birbirini kovalamaya başlar

Filmde, Juilliard’daki ikinci yılında şizofreniye yakalanan müzik dahisi Nathaniel Ayers’in, hastalığının ilerlemesi üzerine evsiz barksız kalarak Los Angeles sokaklarına düşmesinin ve hayatını keman ile çello çalarak sürdürmeye çalışmasının gerçek öyküsü anlatılıyor.

Susannah Cahalan New York Post'ta çalışan bir gazetecidir. Ancak ciddi sağlık sorunları yaşamaya başlamıştır. Sesler duyuyor ve krizler geçiriyordur. Doktor doktor gezen genç kadın bir sürü yanlış teşhis ve tedavinin ardından hayatını yoluna koyabilecek bir doktor bulur. Ancak günün birinde geçtiğimiz bir ayı unutmuş vaziyette hastanede uyanır ve hafızasındaki boşlukları doldurmak için zorlu bir mücadeleye girer.

Kae, eşcinsel aşk romanlarını okumaktan hoşlanan kızlar olan 'fujoshi' olan şişman bir liseli kızdır. En sevdiği karakter öldürüldüğünde dehşete düşer. Hasta ve yemek yemeyi reddediyor. Kilo veriyor. Bir yan etki olarak zayıf ve okulda aniden popüler oldu. Erkekler onu takip etmeye başlar. Bir talip seçeneği var ve istediği bir kişiyi seçebilir. Hepsi güzel.

M.S. 7 yüzyılda geçen hikayede, dönemin en güçlü ülkesi olan Çin’in Luoyang kentinde Kraliyet Sarayı’nın yakınlarında ülkenin en büyük Budist anıtı inşa edilmektedir. Çin'in ilk kadın İmparatoru olarak taç giyecek Wu Zetian ise tahta geçmek için anıtın bitmesini beklemektedir. Fakat yakın zamanda yeni kraliçenin tahta çıkışını tehdit eden bir seri olay yaşanır. Kraliçenin güvenerek görevlendirdiği yüksek mevkilerdeki adamları, gündüz vakti halkın gözü önünde diri diri yanmaya başlar. Kimse nasıl olduğunu anlamaz ve arkasındaki "gücü" bulamaz. Wu Zetian taç giyme töreni öncesi bu sır gibi ölümlerin arkasındaki gerçeği öğrenmeye kararlıdır. Gerçeği ortaya çıkartmak için yıllar önce kendi elleriyle sürgüne yolladığı dedektif Dee Renjie'yi kente geri getirerek onu yaşananları araştırması için görevlendirir.

Jane’in üç yetişkin çocuğu ve boşandığı eski kocası avukat Jake’le dostça bir ilişkisi vardır. Fakat Jane ve Jake oğullarının mezuniyeti için kendilerini şehir dışında bulduklarında, işler karışmaya başlar. Birlikte yedikleri yemek yeni bir ilişkinin başlangıcı olur. Jake, Agness’le evlidir. Jane’in mutfağını değiştiren mimar Adam, Jane’e aşık olmaya başlar, ancak yeniden alevlenen bu aşkın ortasında kalır.

Nicky işinde usta bir dolandırıcıdır.Genç cekici ve güzel Jess i kendi koruması altına alır.Ona ne biliyorsa ne öğrendiyse hepsini anlatmaya ve onu eğitmeye başlıyacaktır.Bu aşamada herşey düzgün giderken aralarında iş dışında romantik ilişkinin başlaması işleri sıkıntıya sokacaktır.Bunun farkında olan ikili aralarında romantik yakınlaşmayı engellemek için birbirlerinden ayrılırlar.Üç yıl gibi bir süre geçtikten sonra tekrar karşılaştıklarında ise herşey bambaşka olacak karmakarışık bir durum alacaktır.

1930’lu ve 40’lı yıllarda geçen hikayede Guy, Cambridge’te burslu okuyan İrlandalı bir gençtir. Henüz onsekizinde olan bu genç bir gün aniden odasına giren yarı Amerikalı yarı Franzsız bir genç kıza, Gilda’ya aşık olur.Zengin bir ailenin kızı olan ve hayatını bu varlığın getirdiği rahatlıkla sürdüren Gilda ve Guy arasında yıllar boyu sürecek ve bazılarının felaketini hazırlayacak bir aşk başlar. Okul bittikten sonra Guy ve Gilda Paris’te, Gilda’nın İspanyol göçmeni arkadaşı Mia ile aynı evi paylaşmaya başlarlar. Ancak 2. Dünya Savaşı kapının eşiğindedir ve hayat Gilda’nın kafasında yarattığı yaşamdan çok farklı ilerlemektedir. Guy ve Mia direnişçilere katılıp faşizme karşı savaşmaya karar verirler ve onlardan çok farklı bir hayat tarzı benimseyen Gilda’yı bırakarak giderler. Savaş esnasında Mia ölür ve Guy Gilda’yla görüşemeyince İngiltere’ye döner. Bir süre sonra İngiliz istihbarat görevlisi olarak yeniden Paris’e gelen Guy, Gilda’yı Alman subaylarla görür. Gilda vatan hainliği yolunda ilerlerken Guy için zafer gerçekten yakın mıdır?

Makedonya ve Londra hatları üzerinde kurulmuş 3 farklı aşk hikayesi ile Modern Çağda Avrupa'ya ışık tutan bu filmde Makedonya dağlarında meydana gelen gizemli bir olay ülkeyi bir iç savaşın eşiğine getirerek bir rahip, bir Londralı resim editörü ve bir de savaş fotografçısının kaderlerini de trajik bir biçimde bir noktada buluşturur. Bu karakterler ve olayları üç ayrı bölümde işleyen 'Before the Rain' savaşın masum insanları zorla taraf tutmaya yönelten doğasını gözler önüne serer.