Nazik bir genç dedektif olan Jagga'ya katılın, kadın arkadaşıyla birlikte kayıp babasını bulmaya çalışıyor.

Bir grup genç Japon savaşçısı, dağ evinde yıllarca savaşçı olarak eğitilir. Amaçları ülkeyi savaşa ve kaosa sürükleyen 3 kişiye suikast düzenlemektir. Zorlu bir tercih yapmak zorunda kalan 5 kişi suikastçi olarak görevlerine başlar. Suikast ekibinin güzel üyesi Azumi (Aya Ueto), aralarındaki en hızlı ve güçlü savaşçıdır. Görevlerini yerine getirmeye başlayan grubu zorlu mücadeleler beklemektedir. Orduları geçerek onlara ulaşmaları ve peşlerindeki katillerden kurtulmaları gerekmektedir.

ki kardeşin ailesi öldürülür. Bu kardeşlere ailelerinden yadigar olarak iş yerleri kalır. Bu iş yerinde dünyanın sahip olmak istediği her türlü özel silah vardır ve kardeşler şehrin en azılı katilleri olurlar...

Serinin 2. filminde; daha önce haber vermeden ortadan kaybolan Fatma Paşa ile Türkiye'de tekrar bir araya gelen Rannga, Stefan ile Han arasındaki daha önce düşmanca başlayan dostluk, Avrupa'da eğitim gezilerine devam eden Maarja ve Rangga'nın hikayesi bakalım nasıl sona erecek...

Kevin yine karambole gelip ailesinden ayrı kalmıştır. Farklı uçağa binip New York’a giden Kevin babasının kartları ve inandırıcı yalanları sayesinde bir otele yerleşir ve gününü gün etmeye devam eder. Oyuncakçı dükkanından çıktığında önceki noelde yakalanmalarını sağladığı hırsızlarla karşılaşır ve onların oyuncakçı dükkanını soyma planı yaptıklarını öğrenir. Otelde de işler sarpa sarar ve macera sürer.

Silahlı saldırı sırasında öldürülen polisin babası özel güç eğitimi almış eski bir sokak dövüşçüsü olan Simon bu hatanın farkına varınca oğlunun intikamını almaya kararlıdır...İyi seyirler...

1855'te bir daimyo, yeni gelen Amerikalılarla yüzleşecek kadar güçlü olup olmadıklarını keşfetmek için adamlarını zorlu bir maratona gönderir. Niyetini yanlış anlayan Shogun, suikastçılar gönderir.

Ben Croninin bu kızla tanışana kadar mükemmel bir hayatı vardı... Ben Croninin herşeyi vardı : Ona hayran arkadaşları, mükemmel bir kız arkadaşı, ve atletizm takımında iyi bir yeri.. Ben yüzme havuzunda kolejden kız arkadaşı Amy ile harika vakit geçirse de aslında işler bu kadar basit değildiOnun bu umut veren geleceği ve Amy ile yaşadığı romantizmin de bir sonu vardı: Madison Bellin gelişi.. Madison, kasabanın yeni kızı daha gelir gelmez gözlerini Benin üzerine çevirmişti bile.. İlk buluşmalarının masum olmasına rağmen saplantılı Madison hep daha fazlasını istiyordu. Ben için ise herşey daha yeni başlıyordu çünkü bu ilişki bir fanatikliğe, ihanete, saplantıya kabusa ve hatta cinayete dönüşecekti.

Bir rüyayı andıran bu Uzakdoğu savaş sanatı wuxia fantezisi, aynı anda birçok şey: Çok özel bir peri masalı, epik bir aşk öyküsü ve kader ile şeref hakkında bir zihinsel egzersiz. Zarif güzel Kinçeng, kendisini ölümden kurtarmak için imparatoru öldürdüğünü düşündüğü büyük askeri önder General Gangming’e âşık olmuştur. Ama aslında onu kurtaran, generalin ona âşık olan kölesi Kunlun’dur...

Bu kadının aşkının öyküsü, sevinç ve acı, haz ve özlem, tutku ve ihanetin arasındaki coğrafyalarda, bir hezeyan halinde dolaşıyor. İlişki Tony’yi yavaşça öldürüyor. Oysa ilk tanıştığında, Georgio onu kıvrak zekasıyla, ani güzellikleriyle, özgürlüğüyle etkilemişti; ertesi sabah uçar gibi birbirlerine düşmüşlerdi. O sabah, tutku ve aşkla olduğu kadar, acı ve yalnızlıkla dolu bir on yılın ilk sabahıydı Tony için. Prensim, ilişkinin sonuyla açılıyor: Tony’nin bir kayak tatilinde kırdığı bacağını iyileştirmek için gittiği bir rehabilitasyon merkezinde; Tony’yi bacağından çok daha fazla yeri kırık bir halde görüyoruz. Georgio’nun ilk başta Tony’yi çeken özgürlüğünün yokluğa, kıvrak zekasının yalanlara, inceliklerinin başka kadınlara döndüğü, Tony’nin yine de aşkta kaldığı, dayandığı ve dayanamadığı yıllara tanık oluyoruz. Bu can yakan bir aşk ve bir kadın hikâyesi. Prens’i Tony’nin canını yakarken, Tony’nin deli-aşkını, düşüşlerini ve yok oluşlarını canlı bir kalbin atışları gibi duyumsuyoruz. Belki de ruhun gücü dediğimiz şey, alışılageldik tanımların arkasında bir yerde yatıyordur

Kang In-Ho , Moojin şehrinde işitme engelliler için görevlendirilmiş ve henüz yeni atanmış bir öğretmendir. Seo Yoo-jin de Moojin İnsan Haklarını Koruma Merkezi'nde çalışmaktadır. Okulda gizlice uygulanan şiddeti ve başka korkunç şeyleri günışığına çıkarmak için birlikte çalışırlar...

Jong-du, davranış bozuklukları nedeni ile ailesi ve toplum tarafından hep dışlanmış bir gençtir. Yıllar evvel bilinçsizce yapmış olduğu bir kaza sonucu bir adamın ölümüne sebep olmaktan hapis yatmıştır. Cezasını tamamlayıp dışarı çıktıktan sonra vicdan azabı ile ölümüne sebep olduğu adamın evine ziyarete gittiğinde, hiç beklemediği bir manzara ile karşılaşır.Öldürdüğü adamın sakat ve felçli bir kız kardeşi vardır. Jong-du, kontrol edemediği ihtiraslarının kurbanı olarak kıza tecavüz eder. Kız, maruz kaldığı bu şiddete rağmen ilk kez bir erkek tarafından arzu edilmiş olmanın tatminini yaşamaktadır. Kendisini ilk kez kadın gibi hissettiren bu adamın yolunu her gün izleyecek ve her ikisi de toplumun dışına atılmış bu iki genç arasında, duygu yüklü bir aşk başlayacaktır. Peki ya toplumu oluşturan dışarıdaki insanlar, böyle bir aşkı kabul etmeye razı mıdır?